
İDİL KOYNUNDA TATARİSTAN, BAŞKURTİSTAN, ÇUVAŞİSTAN
02 Mayıs, İstanbul’dan Ufa’ya gidiş.
02 Mayıs, Ufa gezisi
03 Mayıs, Sait baba köyü gezisi
04 Mayıs, Tatar köyü gezisi
05 Mayıs, Antik Bulgar kenti gezisi
06 Mayıs, Kazan şehir gezisi
07 Mayıs, İdil gemi gezisi
08 Mayıs, Çuvaşistan, Şupaşkar gezisi
09 Mayıs, Kazan şehir gezisi
10 Mayıs, Kazan’dan İstanbul’a dönüş…

TATARİSTAN
Bin yıllık tarihe sahip muhteşem Kazan kenti, Tataristan cumhuriyetinin başkenti, “Rusya’nın üçüncü başkentidir”.
Mimarisi ile yaşam tarzı, Rus ve Tatar geleneklerinin, görkemli sakin geçmiş zamanlar ile cesur enerjik modernliğin eşi görülmedik karışımıdır. Kazan Hanlığının eski başkenti olan burada, ortodoks kiliseler ve camiler, eski konaklar ve parlak iş merkezleri eşsiz şekilde bir arada bulunuyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, Kazan’ın tüm merkez kesimi, büyük bir açık hava müzesidir. Başlıca kesimini üç yandan suyla çevrili tepede yerleşen kadim Kremlin oluşturuyor.
Kazan Kremlin’i, UNESCO Dünya Mirası listesine alınan seçkin tarih anıtı. Sağlam beyaz duvarları arkasında eski kuleler, kiliseler ve camiler bulunuyor. Burada Tataristan cumhurbaşkanının şimdiki konağı olan Vali Sarayını görmek olası. Yazının Devamı
Kul Şerif Camii-Kazan-Tataristan
Katedral yanında Kul Şarif camii göze çarpıyor. Eski bina tamamen yok edilmişti, yenisi ise yalnız 2005’te kuruldu. Cami, sıkı şekilde Mekke’ye yönlendirilmiş bulunuyor. Rekonstrüksyon sırasında kesin yön uydu yardımıyla belirlenmişti. Camide namazlar yılda yalnız iki kere yapılır, geri kalan zamanlarda camide zengin müze ve kütüphane çalışıyor.
Süyümbike Kulesi-Kazan
Kazan’ıma geceler inse (karanlık çökse) Seni arayıp bakarım göğe
Māvi gökte ay hüzünleniyor hüzünleniyor sanki Süyümbike
Ay hüzünleniyor mavi gökte Kazan hālâ seni bekliyor
Yazgıma hoca olup (kaderime sahiplenip) dönsene lütfen,
Süyümbike!
Süyümbike! Süyümbike!
Seni düşünüp geçer baharlar seni düşünüp güzler gelir
Yağmur olarak güz ağlamıyor sen ağlıyorsun, Süyümbike…
~ Razil Weli
BAKURDİSTAN

Başkurtlar, Aral Gölü’nün kuzeyinde Moğaçar Tepeleri civarında, Urallar ve İdil nehri çevresinde yüyıllar boyunca etkili olan Türk kökenli Kıpçak halkı. Başkurtistan, muhteşem florasıyla, balıyla bilinen Ural Dağları’nın batı kıyısından, Rusya müslümanlarının müftülük merkezi başkent Ufa’ya, güneydeki petrol zengini düzlüklerden, görkemli Ak İdil (Rusça’da Belaya) nehrinin açtığı derin vadilere yayılan son derece ilginç bir coğrafyanın üstünde yer alıyor.Moğaçar tepeleri Ural Dağlarının Güneydeki başlangıç noktası, yaklaşık 440 km uzunluğunda plato. Daha Doğusunda Turgay vadisi var. Buralarda Kazakistan bitiyor, Başkurtistan başlıyor.Başkurdistan toprakları 6 ay kar altında. Ancak Mayıs, Haziran aylarında şenleniyor. Türklerde adet olan Nevruzda, yani havalar ısınınca düzenlelen bayramın adı Savantoy yani Savan Düğünü.Yazının devamı
Dünya’da nüfusları 3 milyon kadar olan Başkurtların yaklaşık yarısı Rusya Federasyonu’na bağlı federe (özerk) bir Türk cumhuriyeti olan Başkurdistan Cumhuriyeti’nde yaşamakta. Başkurtdistan 11 Ekim 1991 tarihinde özerkliğine kavuşmuştur. Yüzölçümü 143.600 km2 . Nüfusu 4.5 milyon. Bunun % 30 unu Başkurtlar oluşturuyor. Başkenti Ufa. Ufa’da Başkhort Milli Müzesi bulunuyor.Günümüzde Başkurtlar kendilerini “Başkhort” olarak telaffuz ediyor. Rusya’dan devşirilmiş uydurma isimler Beşkir, özellikle Başkırt denilmesinden hiç hoşlanmıyor ve uyarıyorlar. Aynen Azerbaycan Türklerinin kendilerine, uydurma isim olan, Azeri denilmesinden hoşlanmadıkları gibi.
KURAY YAPIMI

Başkurtların milli müzik aleti, kuray ağacından yapılan ney benzeri bir üflemeli çalgı olan Kuray. Kuray ağacının çiçekleri Başkurtistan Bayrağının üzerinde de yer alıyor. Bayrak üzerinde 7 aded oluşu Başkurtların 7 boyunu temsil ediyor. Kumız da bir diğer Başkurt çalgısı. 3 tane demir parçasından oluşuyor. Ortadaki oynuyor.
BAŞKURT ATLARI

Başkurt Atları – Fotoğraf : Andrew Wheeler
Türk kavimleri iyi at yetiştirmeleriyle tanınırlar. Melezleme yoluyla 200 den fazla at cinsi ortaya çıkarmışlardır. Kaşgarlı Mahmut “At Türkün kanadıdır” der. Doğası at yetiştirmeye müsait Başkurtistan soğuğa dayanıklı, uysal, safkan “Curly Bashkir” yani Kıvırcık Başkurt atlarıyla tanınıyor. Sebebi soğuğa karşı dayanıklı olmalarını sağlayan tüylü olmaları. Günde 30 litreye kadar süt verebiliyorlar. Destanlarıyla meşhur Başkurtistan’ın Ural Batır Destanında da atlarla ilgili çok bölüm bulunuyor.

BAŞKURT BALIBaşkurdistan’da balcılık yaygın. Urallarda eski usüllerle toplanan “Bortevoy balı” dünya çapında şöhrete sahip. Bortevoy Avrupa Yaban Arılarının, endemik, yani çoğu sadece bu bölgede bulunan 500 e yakın bitkiden toplayarak, ağaç kovuklarına açtıkları deliklere bıraktıkları bal. Tamamen doğal yani kovan, arı yetiştirme, besleme falan yok. Balı hangi köylü önce bulursa o kovukta alıyor. Ihlamur balı (yüke) da ülkenin medarı iftiharı bir diğer bal.

BAŞKURT KİLİMLERİ


ÇUVAŞİSTAN

Türkçe’nin en eski lehçesini konuşan tek halk Hıristiyan-Şaman Türkler; Çuvaşlar. Onlar, Asya Hunları ile ilişkimizin sesli kanıtı. onların dilinde yaşıyor. Konuştukları dil diğer hiçbir Türk diline benzemiyor. Slav, Fin-Ogur kültürü etkisiyle sözcükler hayli değişmiş, ama kökleri, güçlü sözlü aktarım gelenekleri ile yaşatıyorlar, Türklerin batıya göç sürecinde kaybettiği sözcükleri, Türkçe’nin unutulan, kayıp çoğul eklerini koruyorlar. Onların dilinde, Türk dil tarihini 2500 yıldan geriye götüren izler bulunuyor.Altayların Güney Batısında yaşayan Oğuzlar M. Ö. 1000 yılında ikiye ayrılmıştı. Bir kısım Oğuzların, Hin-Avrupa dili konuşanlarla ilişkileri nedeniyle, lehçeleri r ve l harfi değişimi görmüştür. Bu Oğuz kavimleri zaman içerisinde Ogur Türkleri olarak bilindiler. Türk lehçeleri Z harfinin R ye Ş harfinin L ye değişimi esas alınarak 2 kolda tasnif edilmiştir. Buna göre Z-Ş esaslı lehçeler grubuna Doğu Türkçesi R-L esaslı lehçelere de Batı Türkçesi denilmiştir. Bu 2. grupta yer alan Çuvaşları ataları Oğuz’dan Ogur’a dönüşmüştür. Ogurlar Hunların da atalarıdır. Mete Han Hun İmparatorluğunu kurduğunda ordusu aynı kökten ama birbirine uzak lehçeler konuşan halklardan oluşuyordu. Mete han dil birlikteliği için Ogurların dilini yani günümüz Çuvaşçasına yakın Ogur Türkçesini seçti. Hunların Batı’ya göçüyle MS 5. yüzyılda Çuvaş dili Batı’ya taşındı. Gelenler bu dili bu coğrafyadaki yerli halklara öğrettiler ama onlardan da sözcükler ve gramer düzenlemeleri aldılar. Özetle Çuvaşlar ortak atalarımızın yani Hunların dilini konuşuyorlar. Çuvaşça Türk dilleri arasında Ogur öbeği olarak bilinen yaşayan tek dil. Yakın akrabaları Hun dili, Ön Bulgarca ve Hazarca artık ölü dillerdir. Çuvaşlarını dilini anlamasak da ruhunu hissederiz. Çünkü onlar bizim atalarımızın sesini taşıyorlar. Yazının Devamı


